''When you have to shoot, shoot. Don't talk.'' - Tuco

25.2.11

Black Swan - Siyah Kuğu


Daha çıkmadan adından söz edilmeye başlanan, hakkında birçok ödül ve adaylık yazılıp çizilen bir film Black Swan. Benimde izlememe neden olan en önemli etkenlerden biri de buydu. Birde çıktığı andan itibaren IMDB'de ilk 250 ye girmesi ve Oscar adaylığı. Fazla uzatmadan başlayayım. Önümde uzun bir yazı var.

Afişte de gördüğünüz gibi Natalie Portman, Vincent Cassel, Mila Kunis ve azda olsa bir tutam Winona Ryder. Baştan söyleyeyim, Darren Aronofsky ile beraber herkes çok iyi iş çıkarmış.

Açılış

İlginç ve bir o kadar da hoş bir açılış sahnesiyle başlıyor filmimiz. Belki de gidişatı ve sonu hakkında bilgi verir nitelikte. Güzel beyaz bir dansçının veya kuğunun başta yakışıklı bir dansçı ancak daha sonra çirkin bir siyah kuğu tarafından kontrol edilmesi. Rüya veya gelecekle başlayan başka bir film daha.

Karakterimiz Nina'nın  (Natalie Portman) filmin başından itibaren temizliği, saflığı, kırılganlığı tabiri caizse ''gözümüse sokuluyor'' ki bu durum filmin devamı için oldukça önemli. Odası, kıyafetleri, kendisi hatta telefonunun teması bile. Her şey ya beyaz ya da pembe. El değmemiş bir saflık.

İşte Lily'nin (Mila Kunis) ve rolün etkisiyle bu saflık yavaş yavaş bozuluyor, karanlık hayaller artıyor. İnsan düşündükçe ''iki zıt karakteri oynamak bu kadar zor mu?'' diye soruyor kendine. Takıntılı anne karakterimiz ise başlarda oldukça sinir bozucu ancak daha sonraki durumlarda acımamak elde değil.

Nina'nın Lily'e olan ilgisi onu her gördüğü sahnede belli oluyor. Zaten hayaller onu gördüğü andan itibaren başlıyor ve sona kadar belki de Nina'nın bir parçası oluyor.

Natlie Portman ve Vincent Cassel

Film aslında tam bir dönüşüm filmi. İyiden kötüye, aydınlıktan karanlığa, beyazdan siyaha. Ancak bu değişim bir yerde tam anlamıyla gerçekleşmiyor ve Nina arada sıkışıp kalıyor. Bu da karakterin durumunu çok daha ciddileştiriyor. Bu duruma neden olan en büyük etkenlerden biri Nina'nın hocası Thomas (Vincen Cassel). Onu kendi sınırlarını zorlaması için baskı altında bırakıyor. Ancak kesinlikle kötü bir niyeti yok. Bu savaşların hepsi Nina'nın içinde gerçekleşiyor. Aslında her şey akıp gidiyor.

Tabi bu arada kalma durumu Nina'nın tam anlamıyla dönüşüm geçirmesiyle sona eriyor ve Nina karanlığa, siyaha geçiyor.


Her şey Thomas'ın prova sahnesinde söyledikleriyle paralel gerçekleşiyor:
''Hayallerin tadına vardın, onara dokundun geriye sadece onları yıkmak kaldı. Kalbin kırık, yaralı, ruhun perişan, kan ağlıyor. Siyah kuğu aşkını çaldı. Acını sona erdirmenin tek bir yolu var. Korkmuyorsun, her şeyi kabullenmişsin.'' İşte belki de bu sözler filmin özeti. Her şey bu doğrultuda ilerliyor ve son buluyor.

Film boyunca çeşitli sahnelerde gizlenmiş şekilde gördüğümüz ürpertici derecede çirkin siyah kuğu kostümlü kişinin sonlara doğru sahne arkasından gerçek haliyle geçmesi ve Nina'ya ''hey'' diye selam vermesi bu sırada ışıkların kapanma sesi geldiği anda izleyicinin kafasında kurduğu her şeyi bitirir nitelikte. Çok hoş.

Kapanış

Önceden bahsettiğim değişim varya, işte onu unutun. Çünkü gerçek değişim finalde. Nina'nın kendi içindeki iyilik ve kötülüğün savaşı vücut buluyor. Belkide başından beri tahmin edilen ancak birkaç sürpriz dışında çok çarpıcı ve bir o kadarda güzel bir final.

Aronofsky'nin oldukça iyi bir iş çıkardığını kanıtlıyor. Hareketli kameralarla bizi olayın içindeymiş gibi hissettiriyor. Natalie Posrtman ise harikalar yaratmış. Pazar günkü Oscar'a gelecek olursak King's Speech gibi bir film karşısında ne kadar başarılı olur onu bilemem ama Natalie Portman heykelciği kesin alacak gibi. Tabi bu yorumu her filmi izlediğim için değil bazıları hakkında fikrim olduğu için yapıyorum. Göreceğiz.



Birde şu ana kadar eğer yazılarımı baştan sona kadar okuyan veya takip eden varsa ki yoktur herhalde. ''Neden bu adam izlediği filmleri bu kadar övüyor?'' diyebilir. Haklıdır da. Onun da cevabını şöyle vereyim. Beğendiğim filmleri yazıyorum. Bu kadar basit bir açıllaması var. Black Swan'a gelince, kesinlikle izlemelisiniz. İzledikten sonra Tchaikovski'nin kuğu gölü müziği kafanızda bir 10-15 dakika çalmaya devam ediyor. İzleyin, izlettirin.

İyi seyirler...

11 yorum:

  1. izledim sana katılıyorum izleyin izlettirin çok başarılı.

    YanıtlaSil
  2. Çok etkileyiciydi, ne kadar övsen azdır :)

    YanıtlaSil
  3. Sanırım son zamanlarda izlediğim en güzel filmdi "Black Swan" . 1 dakikasında bile sıkılmadım . . . :):)

    YanıtlaSil
  4. İlgilenip böyle güzel yorumlar yazdığınız için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  5. Filmin açılış sahnesinden bahsederken çirkin bir siyah kuğu tarafından yönlendiriliyor gibi bir cümle kurmuşsun, bence tekrar gözden geçirilmesi gereken bir cümle.

    YanıtlaSil
  6. aronofski özelinde konuşmak gerekirse, karakterlerinin yalnızlığı ve sosyal hayatla bağlarının zayıflığını veya sığlığını çok iyi yansıtıyor, film her açıdan müthiş, natalie portman'ın kara kuğu performansı alkışlanır.

    YanıtlaSil
  7. Yorumlarınız için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  8. filmi az önce izledim güzeldi yalnız tek anlamadığım nokta filmin sonunda yaralıydı nasıl o şekilde dans etti ve kıskandığı kızı öldürdü xannederken kendisini mi öldürdü bir tek sonunu anlamadım gitti

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kıskandıği Kızı öldürmedi sadece psikolojik olarak hayal etti öyle bir şey olmadı salken sonrasında kıskandığı kız yanına gelip tebrik ediyor yaralanma sahnesi ise sanırım psikolojik olarak gördüğü hayal yüzünden cam parçasını kendine sapladi hem o sirada kıskandığını kızı öldürdüğünü hayal ediyordu.

      Sil
  9. Allah razı olsun, yeminle hiçbir fikir yürütemediğim için kendimi mal gibi hissediyordum, şu an kafamda çoğu şey şekillendi sayenizde, burdan senaristin de amınakoyim

    YanıtlaSil
  10. olay kötülük ve iyilik değil olay anne tarafından baskılanmış özün dışarıya çıkma çabası, derisini yırtmaya kabukları kaldırmaya çalışması da bu yüzden... çünkü ona anne tarafından vaadedilmiş şey annenin rüyası oysa nina annenin rüyasını gerçekleştirmek için yetiştirilmiş bir robot,, öyle ki cinselliğini bile keşfetmemiş... çok acı...gerisi şizofrenik olaylar zaten... o kötülüğü değil hayatına karşılık ilk defa kendini salıvermeyi başardı. Thomas'ın yani eğitmeninin deyşiyle "let it go". Annesiyle o an vedalaştı , göz göze geldiler ve kendini buldu, mükemmelleşti ve öldü.

    " I am perfect. It was perfect." bir de buradan bakın...

    YanıtlaSil