''When you have to shoot, shoot. Don't talk.'' - Tuco

31.12.10

Yeni Ylınız Kutlu Olsun! - 2011

Grinch

Çok sevgili blogumun ilk yeni yılı. Şu ana kadar takip eden, destek veren herkese teşekkürler. Hepinizin yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum. Umarım bol filmli - tabi ki kaliteli olması şartıyla - bir yıl geçiririz. Sevdiklerimizle birlikte olur, sevdiklerimize kavuşuruz. 2011 güzel geçsin, haydi bakalım...

Hazır yeni yıl gelmişken Empire dergisinin yapmış olduğunu en iyi yeni yıl veya noel temalı film anketinin sonuçlarını paylaşayım. Mutlu yıllar...


1- Die Hard (1988)
2- Elf (2003)     
3- It's a Wonderful Life (1946)
4- Home Alone (1990)
5- Scrooged (1988)
6- National Lampoon's Christmas Vacation 
7- Bad Santa (2003)
8- The Nightmare Before Christmas (1993)
 9- Love Actually (2003)
10- The Muppet Christmas Carol (1992)
11- A Christmas Story (1983)
12- Gremlins (1984)
13- Jingle All The Way (1996)
14- How the Grinch Stole Christmas (2000
15- Miracle on 34th Street (1947-1994)
16- Batman Returns (1992)
17- The Santa Clause (1994)
18- The Polar Express (2004)
19- Home Alone 2 (1992)
20- Trading Places (1983)                                   
21- White Christmas (1954)
22- Kiss Kiss Bang Bang (2005)
23- Mickey's Christmas Carol (1983)
24- Leathal Weapon (1987)
25- Edward Scissorhands (1990)
26- The Snowman (1982)
27- Meet Me in St. Louis (1944)
28- Brazil (1985)
29- Rare Exports: A Christmas Tale (2010)
30- A Charlie Brown Christmas (1965)

Bu arada resimdeki küçük kız şu an Gossip Girl dizisinde oynayan Taylor Momsen. Bu da bir not olsun...

26.12.10

The Boondock Saints - Şehrin Azizleri



Çok uzun bir aradan sonra yeni bir yazıyla karşınızdayım. 22 gün olmuş. Bayağı da olmuş vallahi. Olsun, bu süre zarfında güzel filmler izleme fırsatım oldu ve bunlardan bir tanesini sizlerle paylaşmak istedim. Bugünkü yazımın filmi Türkiye'de Şehrin Azizleri ismiyle giren Boondock Saints.

Amerika'nın Boston şehrinde yaşayan iki dindar İrlandalı Connor ve Murphy MacManus  kardeşler kendilerince bir hayat sürdürmektedirler. Vasıfsız işçiler olarak çalışıp akşamda bir Irish Pub'da çakırkeyf olmaktadırlar. İşte tamda bu anlardan birinde filmimiz olaya girer.

Bara gelen Rus Mafyası üyeleriyle aralarında bir tartışma çıkar ve bu sapasağlam kardeşler hadlerini bildirir. Fakat ertesi sabah Ruslar kardeşleri öldürmek üzere geri döner. Kardeşler bu durumdan da olağanüstü çabalarla kurtulurlar ve bu olay duyulduğunda kahraman ilan edilirler. Daha doğrusu Aziz ilan edilirler. Filmimizn ismi de hem dindar hemde kahraman olmalarından dolayı Şehrin Azizleri.


Bu olayların sonucunda polis ve FBI (Federal Bureau of Investigation) kardeşlerin peşine düşer. İşte burada karşımıza zeki, komik ve homoseksüel dedektif Paul Smecker (William Dafoe) çıkar ki filmin götüren çok önemli etkenlerden biridir.

Fakat filmdeki hırsız polis olayı diğer filmlere göre oldukça farklı. Bunu zaten izleyince çok rahat anlayacaksınız.

William Dafoe

Bu olaylardan sonra kardeşler neden dünyayı pisliklerde temizlemiyoruz diyerek Boston şehrini mafyadan ve bunun gibi her türlü pislikten temizlemeye karar verirler. Bu işlerde yanlarına yakın dostları Rocco'yu (David Della Rocco) alırlar. İlginçtir ki oyuncunun gerçek ismiyle filmdeki ismi aynı.

Krdeşlerin filmdeki ana hedefi Rocco'nun başta bağlı olduğu ancak bir temizlik işi sırasında Rocco'yu elden çıkarmak istedikleri anlaşılınca hedef haline gelen İtlyan Mafyası Yakavetta Ailesi. Zaten filmin büyük bir kısmı bu aile üzerinde dönüyor.


Kardeşlerin ve Rocco'nun mafyanın peşine düştüğünü anlayan Yakavetta Ailesi, eski yıllarda birini ortadan kaldırmak için kullandıkları Il Duce (Dük) ü çağırıyorlar. Ne tesadüf ki tam bu zamanlarda Dük 25 yıldır hapiste olduğu Hoag cezaevinden şartlı tahliye ile çıkıyor.

İşte üstteki resimde gördüğünüz sahenede Dük ile ilk karşılaştıkları sahne. Burada size Dük'ün resmini göstermeyerek bir gizem yaratmaya çalışıyorum ama Billy Connolly oynuyor dersem anlarsınız herhalde.

Ancak Dük ile oldukça ilginç bir tesadüf yaşıyorlar fakat bundan sonrasını anlatmayacağım. Zaten her yazıda filmler hakkında oldukça fazla spoiler veriyorum. Azaltmaya karar verdim.

Sözün özü film izlenmeye değer hatta şiddetle izlenmeli. Çok sağlam. Özellikler çekimler, yaratılan karakterler ve müzikler çok iyi. Büyük ama boş filmlerdense küçük ama dolu filmleri izleyin gözünüz gönlünüz açılsın.

Tabi yönetmen Troy Duffy'nin de hakkını vermeden bitirmeyeyim. Helal olsun.

            

Kardeşlerin finaldeki repliklerini yazarak yazımı bitirmek istiyorum:

"Now you will receive us...!
We do not ask for your poor or your hungry. We do not want your tired and sick. It is your Corrupt we claim...!

It is your evil that will be saught by us. With every breath we shall hunt them down. Each day we will spill their blood till it rains down from the skies...!

Do not Kill...
Do not Rape...
Do not Steal...

These are principles, which every man of every faith can embrace. These are not polite suggestions, these are codes of behavior and those of you that ignore them will pay the dearest cost...!

There are varying degrees of evil. We urge you lesser forms of filth, not to push the bounds and cross over into true corruption, into our domain...!

But if you do you, one day you will look behind you and you will see we three, and on that day, you will reap it. And we will send you to whatever God you wish...!

'...and shepherds we shall be, for thee my Lord for thee, power hath descended forthfrom thy hand, that our feet may swiftly carry out thy command. We shall flow a river forth to thee, and teeming with souls shall it ever be...'
In nomine Patris, et Filii, et Spiritus Sancti..."


İyi seyirler...

4.12.10

The Road - Yol



Başka bir blogda gördüğüm kıyamet filmleri ile ilgili bir yazıda rastladım The Road'a. Aslında 2009 yılında vizyona girdiğinde çoğu filmde olduğu gibi bununda fragmanını internet üzerinden izlemiştim. Aklımı bir köşesine de not etmiştim ''bir ara izleyeyim'' diye. Sonunda izleme fırsatı buldum ve hayran kaldım...

Filmimizin başrolünde Viggo Mortensen ve Kodi Smith Pcphee var. Charlize Theron'u da aralarda izleme fırsatı buluyoruz. Bu arada Kodi Smith 14 yaşında ve oldukça iyi bir performans sergilemiş.Zaten filmde en fazla 15-20 kişinin repliği vardır.

Filme gelecekte geçen kıyamet filmi (post apokaliptik) düşüncesiyle başladım ancak filmin ilk 10 dakikasından sonra hikayenin aslında baba ve oğulun dayanışma ve yaşam mücadelesi üzerine olduğunu anladım.


Bilinmeyen bir nedenden dolayı bir gece dünyada yangınlar çıkmaya başlıyor. Önce bitkiler daha sonra hayvanlar bir bir ölüyor. Ağaçlar kuruyor. Depremler oluyor. İşte böyle bir dünyanın henüz ilk yıllarında bir anne hamile olduğu çocuğunu dünyaya getiriyor. Aradan geçen sürede çocuk büyüyor ve dünya daha da dayanılmaz bir hal alıyor. İnsanlar yavaş yavaş intihar ediyor. Annede bir gece karanlığa karışıp gidiyor.

İşte tüm bu olaylardan sonra baba ve oğul birlikte yollara düşüyor. Dünyanın ipi kopmuş vaziyette. bu dünyada insanlar ya iyi ya kötü. Ancak filmde verilen en önemli mesajlardan biri; ikisinin de elbet öleceği. Yamyamlar, hırsızlar, avcılar kol geziyor. Böyle bir dünyada baba ve oğul çok büyük bir hayatta kalma mücadelesi veriyor.


Film oldukça boğuk bir atmosferde geçiyor. Zaten dünya boğuk. Ölmüş bitmiş. Her şey siyah ve beyazın tonlarında. Fakat bu durum filme çok önemli bir gerçekçilik ve derinlik kazandırmış. Her şey çok sağlam işlenmiş. Bu dünyada bir öncekinin değerleri yok. Zaten bunu yolda yürürken paralar ve incilerin üzerine basarak geçmelerinden anlıyoruz. - ki benim için en etkileyici sahnelerden biriydi - Her şey yemek uğruna. Bu arada sığınağı buldukları sahnede sizinde karakterler kadar sevineceğinizi tahmin ediyorum. Böyle bir hayatta açlıktan ölmek üzereyken akşam yemeğinden sonra Jack Daniels içmek büyük bir keyif olsa gerek. 

Charlize Theron

Bu arada ''neden hep baba oğul diyorsun bunların isimleri yok mu?'' diyen olursa diye söylüyorum ''evet yok'' filmde isimlerinden hiç bahsedilmiyor. Bu durum belki de böyle bir dünyada insanların isimlere ihtiyacı olmadığı mesajını veriyordur. Filmdeki tek ismi olan karakter yolda karşılaştıkları Rober Duvall'ın canlandırdığı yaşlı adam. Bu karakterle aralarında geçen diyaloglar filmde çok önemli. Aman diyeyim kaçırmayın. İşin ilginç yanı bu yaşlı adamın isminin Eli olması. Film kitaptan uarlama olmasa ve 2009 da çıkmasa direk Denzel Washington'ın oynadığı The Book of Eli filmine gönderme yapıldığını öne süreceğim çünkü buradaki Eli da zar zor görüyor. - The Book of Eli filmiyle ilgili bir yazı yazacağım. Meraklanmayın.-

Babanın devamlı bir takip edildiği hissi var. Belli yerlerde bunu belitiyor ancak bir sahnede bu durumun aslında çoğu insan üzerinde olduğunu gösteriyor. Aslında herkes birbirini takip ediyor. Çünkü hepsi yolda.


Film hakkında oturup sayfa sayfa yazı yazılır. Çok önemli sahneleri var. Fakat bununla birlikte kendini tekrarlayan da bir o kadar sahne var. Gerçi mantıklı düşününce ''böyle bir dünyada ne bekliyorsun ki?'' diyorsunuz.



Size tavsiyem, oturup izleyin, sıkılmamamaya çalışın, dikkat edin, karakterleri iyi inceleyin ve film bittikten sonra kafanızdan her şeyi bir daha geçirin. Bir de vereceğim linkten hoşunuza giden yerleri okuyabilirsiniz.

Not: Bakalım filmin sonundaki uzun saçlı karakteri tanıyabilecek misiniz?

The Road Senaryo Tıkla!



Sizden ricam filmi izlemeden önce bu videoyu izlemeniz. Dikkatlice izleyin ve ardından filme geçin. Sonra kendinize gelin...


Wake Up, Freak Out - then Get a Grip (Türkçe) from de scape on Vimeo.

İyi seyirler...