Savaş Barıştır
Özgürlük Köleliktir
Cahillik Güçtür
1984, George Orwell'in aynı isimli romanından uyarlanan filmimiz, ne hoştur ki 1984 yılına denk gelmiş, getirilmiş. Romanı da okumuş bir bünye olarak filmi ve romanı birlikte götüreceğim. İki boyutlu bir yazı olacak. 3. Boyut sizlerin elinde. Oradan ''Yürü be!'' seslerini duyar gibiyim. Başlayalım...
Tarih 4 Nisan 1984. Dünya; Avrasya, Doğu Asya ve Okyanusya gibi parçalara bölünmüş. Bildiğimiz ülkelerin adı bile geçmiyor. Londra'dayız. İngsos yani İngiliz Sosyalist rejimi hakim. Heryerde şu ünlü Büyük Birader.
Büyük Birader |
Totaliter bir yönetim. Her şey parti'nin elinde. Her yerde teleekranlar, teleekranlarda parti propagandaları. Yıllardan beri bu şekilde süregelmiş. Geçmişe, şimdiye ve geleceğe durmadan şekil veriliyor. Bu heykeltraşlığın tek bir amacı var, otoriteyi elinde tutmak.
Kahramanımız Winston'da işte bu sistemin içerisinde yetişmiş ve herkes gibi (proleterler hariç) bu amaca hizmet ediyor. Tabii ki bu mecburi bir hizmet. O da çoğu kişi gibi durumun farkında ancak ne çare.
Otorite kurulmuş belki ama ama hayatın suyu çıkmış. Bu soğuk,pis ve iç karatıcı atmosfer filmde neredeyse roman kadar başarılı yansıtılmış. Bu konuda filmin hakkını vermek lazım.
Buraya kadar okuduklarınızdan İngiltere'de sosyalizm, 1984, Büyük Birader ne la bu? diyebilirsiniz. Ona da Celal Üster'in önsözünde söylediği gibi devlet tarafından her türlü muhalefetin yok edildiği bir toplum tehlikesine karşı bir uyarı, en genel anlamıyla ''ütopya'' olarak cevap verebilirim. Daha doğrusu, kapitalizmin kalelerinden biri olan İngiltere'yi sosyalistleştirmek gibi bir karşı ütopya.
Orwell'in Stalin'in baskıcı rejiminden yola çıkan bir eleştiri yarattığı söyleniyor. Eğer konu yine Orwell'in bir eseri olan Hayvan Çiftliği olsaydı ''haklısınız'' diyebilirdik. Ancak buradaki eleştiri otoriter, baskıcı rejimlerin problemlerine dikkat çekmek istemiş. Sırf 1940'lı yılların Sovyetleriyle uğraşmış olsaydı, şu an bile güncelliğini ve evrenselliğini koruyan ve bugüne kadar korumuş olan bir eser olabilir miydi?
Suzanna Hamilton - Joh Hurt |
Bu açıklara karşılık John Hurt'ün oyunculuğu içimizi bir nebze rahatlatıyor. Oldukça başarılı. Julia karakteri ise biraz daha derin verilebilirdi. Çok komplike bir karakter değil ama birazcık daha ittirilse olurmuş.
Ayrıca sahnelerin tasarımları, dekorları, yerleşimleri oldukça başarılı. Ne yalan söyleyeyim birçok sahne tam kafamda canlandığı gibi hazırlanmış. O konudaki emek, alkışı hak eder.
Orwell, romanı 1948 yılında yazdığı için ve 84 48'in tersi olduğu için kitabın adını 1984 koymuş. İyiki de koymuş. Filmin sonunda da gözüken ''Nisan- Haziran 1984 esnasında Londra ve çevresinde yazarın hayal ettiği doğru zaman ve koşullarda çekildi'' yazısı yemeğin sonundaki tatlı gibi hoş bir hava katıyor.
Velhasıl, eğer ''Kitabı okurum ama filmi izlemem hayallerim bana kalır'' diyenlerdenseniz izlemenizi salık vermem. Bunun dışında bir düşünceniz varsa izleyin olsun bitsin. Ancak beklentileriniz çok yüksek tutmayın. Sonra Harry Potter olur. Gerisini zaten zevkleriniz halleder.
Eğer yazının burasına kadar okuyan varsa ve ''Bak merak ettim şimdi'' diyen varsa Can Yayınları'nın Celal Üster çevirisini tavsiye ederim. Sanki bütün çevirilerini biliyormuş gibi. Ya da ''Bana özet geçin, İngilizce'de biliyorum diyenlerdenseniz Penguin readers'ın resimli, ince bir 1984'ü mevcut.
Konuyla ilgili ''Bunu biliyor muydunuz?'' bilgisi vermek adettendir. George Orwell'in gerçek adı Eric Arthur'dur. Ayrıca O'Brian rolünde izlediğimiz Richard Burton bu filmden sonra vefat etmiş. Bu da böyle biline diyoruz.
Bu arada çok sevgili blogum bugün 1 yaşına bastı. Bu hafta içerisinde bir doğumgünü yazısı yazarım. İyi olur, hoş olur. Malumunuz yoğunuz. Elden geldiğince...İyi ki doğdun ben!
İzleyin, izlettirin, iyi seyirler...
Doğum gününde görüşmek dileği ile nice yıllara:) Politik siyasi anlatımlı filmlerden pek hoşlanmıyorum sebebi de fazla etkilenmem özellikle savaş filmlerinin etkisinden bir süre kalırım..Neşeli filmleri bu yüzden daha çok severim başını ağrıttım :)
YanıtlaSil1984 sadece dersim için gerekli bir film di önceleri.. ama şimdi kesinlikle okunması gereken bir kitap ve izlenmesi gereken bir film.... günümüzden çok şeyi bulabileceğimiz gerçekçi ve ışıklı bir yapıt, herkese tavsiye ederim.......
YanıtlaSilSüper bir yazı. Bir George Orwell hayranı olarak diyebilirim ki film kocaman bir hayal kırıklığı. Bundan iki sene öncesinde izlemiştim ve kelimenin tam anlamıyla yıkılmıştım. Çünkü roman "1984", başucu kitaplarımdan biridir ve kitapta Orwell'in anlatım gücüne aşık olmuştum. Film ise o "bunaltıcı", "ürkütücü" ve dahası "paranoyak" atmosferi yaratmakta yetersiz kalmış :(
YanıtlaSilBlogunu beğendim ve bundan sonra müdavimin olacağım. 1. yaşı kutlu olsun ayrıca :D
YanıtlaSilRoman çok muhteşem ve herkesin okuması gerekli bence. 101 numaralı oda için bile okunur yani 1984. Film benim için de hayal kırıklığıdır. Bi kere kitabı okumamış birinin bu filmden bişeyler anlaması çok zor. Okumuş birini de bu film tatmin edecek seviyede değil. Ortaya karışık bişeyler yapmışlar ama pek olmamış. Yine de romanı okuyanlara tavsiye ederim. Bi izlesinler, başkaları nasıl kurgulamış o dünyayı bi gözlemlesinler derim.
Güzel bir inceleme-tanıtım yazısı olmuş eline sağlık :D
İlginiz ve güzel yorumlarınız için teşekkür ederim.
YanıtlaSilFilmin yenisinin çekileceğini duymuştum bi ara.inşallah böyle uzay macerası nezdinde bol ışıklı aletli bir şey yapmazlar.Malum bu aralar devrilen bigbrotherların haddi hesabı yok.elinize sağlık
YanıtlaSilHaklısınız. Umarız hakkını veren bir yapım ortaya çıkar. İlginiz için teşekkürler.
Sil