''When you have to shoot, shoot. Don't talk.'' - Tuco

15.11.10

Zwartboek - Kara Kitap


Bu sefer Hollanda menşeili 2006 yapımı bir 2. Dünya Savaşı filmiyle karşınızdayım. Öncelikle 2.Dünya Savaşı dediğime bakmayın. Tamam savaş zamanı geçiyor ama savaştan çok bir casusluk filmi. O yüzden Er Ryan'dan girip Pearl Harbor'dan çıkacağınızı falan sanmayın. Daha sakin ama sıkmayan bir film düşünün birde 2.Dünya Savaşı Hollandasında geçiyor.

Ana karakterimiz afiştende anlayabileceğimiz gibi alımlı, hoş bir bayan. Filmde kendisini Rachel Stein(Carice van Houten) ki biraz film izleyenlerin soyadından anlayabileceği gibi bir yahudi kızımız olarak tanıyacağız. Savaştan önce geçimini şarkıcılık yaparak sağlıyor. Tabi Alman orduları Hollanda'ya girince kaçmak durumunda kalıyor ve hristiyan bir aileyle birlikte yaşıyor. Ancak güneşli bir bahar günü ailesiin kaldığı ev bombalanınca tesadüf üzeri oradan geçen gemici genç ile kaçıyor ve hikaye başlıyor.



Rachel bundan sonra çeşitli badireler atlatıyor. Ülkeden kaçmaya çalışıyor, direnişe yardımcı oluyor, hain ilan ediliyor ve daha birçok şey.

Ülkeden kaçma girişimi esanısnda ailesini kaybediyor ardından ''kaybedecek neyim var ki?'' diyerek başlıyor direnişe. Ancak filmin devamında onu Rachel Stein olarak değil Ellis de Vries olarak tanıyoruz.

Nazi subaylarıyla çalışmaya başlıyor, ''Bir Nazi subayıyla ne kadar ileri gidebilirsin?'' gibi sorulara cevaplar veriyor. Bir yandan da izleyici hafiften şüphe içerisine düşürülüyor, casusuluk sahneleriyle heyecanlı bir hava yaratılıyor. Tabi Ellis ile Nazi subayı Müntze(Sebastian Koch) arasındaki ilişkide ilerlemeden edemiyor. Yani romantizm ve hafiften bir erotizm ile karşılaşıyoruz.


Filmin sonuna kadar ''ulan kesinlikle bir hain var ama kim?'' diyorsunuz kendinize. Gerçi filmin sonuna doğru neredeyse herkesin ya casus, ya kahraman, ya da vatan haini olduğunu anlıyorsunuz. Sonunda da her şey açıklığa kavuşuyor ve ''oh be'' diyebileceğiniz bir final oluyor. Buraya kadar filmde verilen hiçbir ayrıntının boşa gitmemesi de güzel.

Filmde özellikle kötü adamlar içindeki iyi adama ve iyi adamlar içindeki kötü adam çizgisi üzerinde gidilmiş. Yani bu adamlar bunları yaptı ama bak iyileride var ve bak adamlar ülkeyi savunuyoruz ayağına yatıyor ama paralar cukka diyorsunuz.


İzlerken sıkılmıyorsunuz onu söyleyeyim. Akıp gidiyor. Ancak bazı anlar geliyor ki ''bitmedi mi hala?'' diyorsunuz. Yine de sorun değil çünkü durmadan bir şeyler oluyor. Dikkat ederseniz sanki filmde hayat hızlı akıyor. İnsanlar acele acele konuşuyor olaylar hızlı oluyor. Tabi bu filme senayonun gerektirdiği kadar olay sığdırabilmek için.

-

Filmde önceden tanıdığım iki aktörle karşılaştım. Gerisi benim için oldukça yeni yüzlerdi. Bunlardan biri Sebastian Koch; Das leben der Anderen-The Lives of Others ki oldukça iyi bir filmdi. Diğeride Alman General Rolünde izlediğimiz Christian Berkel. Onu da Der Untergang-Çöküş'de görebilirsiniz.

Sonuç olarak film izlenecek kalitede, sinema sektörünün savaşın belki de hiç ilgilenmediği bir yüzünü yansıtan bir film. Bolca ödülü olduğunu da belirtmek gerek. İzlenmesi gerek bir film.



İyi seyirler...

3 yorum:

  1. Ben cidden çok beğenmiştim ya, özellikle oyunculuk süper! İzlemeyenlere önerilirr :)
    Bu arada bayramınız kutluu olsun, nice sağlıklı ve mutlu bayramlaraa! (:

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler. İlgilenip yorum yaptığınız için sağolun...

    YanıtlaSil
  3. Ben bu filmi Hürriyet Film kulubü eki ile almıştım onun öncesinde hiç duymamıştım. Tam da üstüne yazmışsın kesinlikle savaş sahnesi beklenmemeli çok güzel bir casusluk filmi ve o hain olan kişiyi tahmin etmiştim evet etmiştim :) kimse inanmıyor ama 6. his meselesi olsa gerek adam hiç çaktırmamıştı.

    İzlemeye değer diyenlerdenim.

    sevgiler

    p.

    YanıtlaSil