''When you have to shoot, shoot. Don't talk.'' - Tuco

9.6.11

Animal Factory - Hayvan Fabrikası



Uzun bir aradan sonraki ilk yazım. Biraz heyecan var gibi. Tamamen şans eseri olarak elime geçti Animal Factory. İsminden başka herhangi bir bilgim yoktu ancak yönetmen koltuğunda Steve Buscemi'yi görünce dayanamayıp küçük çaplı bir inceleme yaptım. Oyuncuları, konuyu ve kitap uyarlaması olduğunu görünce dayanamayıp izledim. Sonuç mu? Göreceğiz.

Uyuşturucu problemlerinden dolayı suçlu olarak yargılanıp hapse gönderilen kalburüstü bir aileden gelen Ron Decker (Edward Furlong) var karşımızda. Tamamen yargının toplumun farklı taraflarına haksızlık olmasın diye cezalandırılmış bir karakter. Bu durumu görünce ''Sokaklarda katiller, hırsızlar, uyşturucu satıcıları ve her türlü pislik fink atarken nedir bu eşitlikçi yaklaşım?'' demeden edemiyor insan. Sonunda da ''eşitlikçi ve dürüst'' Amerikan yargısı amacına ulaşıyor.

Edward Furlong - William Dafoe

Karakterimizin girdiği hapishane filmin ismi gibi tam bir hayvan fabrikası. Zaten Amerikan kültüründe gördüğümüz hapishane yapısı çoğunlukla uyuşturucu trafiği, eşcinseller, birbirini asıp kesen adamlar ve avluda bench press yapan adamlardan oluşuyor. Ancak bu filmde ilgimi çeken bir unsur, hapishane içerisinde mahkumların kendi entrümanlarını kullanabilmesiydi. İlginçtir ki burada aklıma Türk hapishane yapısındaki bağlamayla türkü söyleyen mahkum modeli geldi. 

İşte bu ''hayvan fabrikası''nda oldukça sağlam bir ölüm kalım mücadelesi var. Kendine çevre bulup arkadaş edinenler sağ çıkıyor, yalnız kalanlar ise oldukça kötü sonlarla buluşuyor. Burada da devreye deneyimli mahkum Earl Copen (William Dafoe) giriyor ve Ron'a sahip çıkıyor. Bu noktada da karakterimizin hayatının kurtulduğunu söyleyebiliriz.Bu filmde kesin bir kötü adam belirlemenin imkanı yok çünkü herkes kendi içinde birer kötü adam.


Yargı tahliye talebini oldukça ilginç bir nedenle geri çeviriyor ki adeta üç maymunu oynuyor. Herkes hapishanenin problemsiz bir harikalar diyarı olduğunu farzederek  insanları çetelere katıldığı için topluma hala zararlı olabileceğini öne sürüyor. Peki bilmiyorlar mı ki sığınacak bir ada bulmadan bu insanların tutunamayacağını. Elbette biliyorlar ancak kimse uğraşmaz. Belki de bu yüzden hapishaneler hayvanları hayvan olarak geri çıkaran hayvan fabrikaları.

Edward Furlong - Mark Engelhardt - William Dafoe
 Aslında daha güzel şekilde yönlendirilip daha iyi sonuçlar elde edilebilecek bir film. Ana karakterle üzerinde gerektiği gibi durulmamış. Karakterler hakkında az bilgi verildiği için belki de ilk boşluk burada oluşuyor. Ardından hikayenin işlenişi sırasında bazı atlamalar yapılmış ve bu bölümler havada kalmış. Tabi ben bu yorumları aynı isimli romanı okumadan yapıyorum ancak kitabı olduğunu bilmeyen bir izleyici bu durumu yakalayabilir. Belki de orijinalinde durum buydu ve Steve Buscemi bu şekilde işleme gereği duydu derdim ama romanın yazarı da filmin senaristleri arasında olunca olmuyor. Yine de oldukça gerçekçi ve fantaziye kaçmayan bir film ortaya çıkmış.



Birkaç ekleme yapmak istiyorum. Bir sahnede gördüğümüz müzik grubu gerçekte de var olan Anthony and the johnsons isimli bir İngiliz deneysel müzik grubuymuş. Yönetmenimiz Steve Buscemi'yi birkaç sahnede kısa sürelerde görmek oldukça hoş oldu. Ayrıca filmde set işlerinin bir kısmında ve özellikle figüranlıkta birçok gerçek mahkum kullanılmış.


Ben bu Ron Decker'ı nereden tanıyorum diyen varsa aklına American History X'i veya Terminator serisini getirebilir. Cevabı bulacaktır. Afişi nereden biliyorum diyen varsa başrollerini Steve McQueen ve Dustin Hoffman'ın paylaştığı Papillon'un afişini getirebilirler, gelmiyorsa googlelayabilirler. Son olarak filmde oldukça ilginç bir şekilde Mickey Rourke'u göreceksiniz ancak nerede olduğunu siz bulun söylersem olmaz.

İzleyin, izlettirin, iyi seyirler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder